Yayınlarımız
SUYA EL ATMANIN ÖNLENMESİ
Av. Murat TEZCAN & Stj. Av. Hayrünnisa ÇEMEK
A.GİRİŞ
Mülkiyet hakkı kişiye eşya üzerinde en geniş yetkileri sağlayan ayni haktır. Kişinin bu geniş yetkilerle maliki olduğu şeyler üzerindeki mülkiyet hakkı hukuka aykırı fiillerle engellenirse kişiler müdahalenin meni yani el atmanın önlenmesi davası açabilirler. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun mülkiyet hakkının içeriğini düzenleyen 683.maddesinde “Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” denmek suretiyle malikin dava hakkı düzenleme altına alınmıştır.
Mülkiyet hakkı taşınır eşya üzerinde olabileceği gibi elbette taşınmazlar üzerinde de kurulabilir. Taşınmaz mülkiyetinin kapsamı, ne içerdiği TMK m.718’de düzenlenmiştir;
“ Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.”
Düzenlemeye göre taşınmaz mülkiyeti kapsamına kaynaklar da girer. Dolayısıyla kişinin maliki olduğu arazide yer alan su kaynakları da taşınmaz mülkiyeti kapsamındadır. Ancak bu durum kanun lafzında da belirtildiği gibi yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere geçerlidir. Özel kişiye ait arazi altındaki bazı sular, birtakım yasal sınırlamalar ile TMK madde 718’deki düzenlemeden ayrılarak arazi sahibinin mülkiyetinden ayrılmakta ve hatta kamu mülkiyetinde kabul edilmektedir. Kamu mülkiyetine ait olan bu suların neler olduğu hakkındaki incelemeyi yapabilmek için sularla ilgili Özel su & Genel su, Kaynak suyu & Yeraltı Suyu ayrımlarını belirtmek faydalı olacaktır.
B. ÖZEL SU & GENEL SU
Bir arazide doğal yollarla yeryüzüne çıkan ve arazinin hudutlarını aşmayan debiye sahip su özel su niteliğini taşır. Bahse konu bu özel sular arazi sahibinin mülkiyetindedir. Kişi bu sular üzerinde dilediği gibi tasarruf edebileceğinden dilerse bir başkasına irtifak hakkı da kurabilir. Üçüncü kişiler bu su üzerinde irtifak hakkı kurmadan haksız tasarrufta bulunursa mülkiyet hükümleri uyarınca el atmanın önlenmesi davası açılabilecektir. Hatta varsa bu işlem için yapılan malzemelerin de sökülmesi istenebilecektir.
Özel sular dışında kalan tüm sular genel su niteliğini taşır. Yani su kendiliğinden arazinin hudutlarını aşan debiye sahip ise genel su kabul edilir. Ya da arazi malikinin ihtiyacını karşıladıktan sonra fazlası genel su kabul edilir. Tapulu olmayan araziden çıkan su da debisine bakılmaksızın genel su kabul edilir. Genel sular öncelik hakkı ihlal edilmemek şartıyla herkesin 1 yararlanmasına açık olup taşınmaz mülkiyetinin kapsamına dahil edilemez. Genel suya; yeraltı suları, akarsular, göller örnek olarak verilebilir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/6247 E. 2017/9722 K. sayılı 26.12.2017 tarihli kararında özel ve genel suyu şu şekilde tanımlamıştır:
“Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. … Nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemez.
…
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa el atma varsa el atmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır”
C. KAYNAK SUYU & YERALTI SUYU
Suların kaynak suları ve yeraltı suları olarak ayrıldığı, bu ayrıma göre mülkiyetin farklılaştığı belirtilmektedir. Kaynak ve yeraltı sularına ilişkin düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun 756. maddesinde düzenlenmiştir:
“Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz.
Arazi maliklerinin yeraltı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Kaynak suyu; kökeni yeraltı suyu olan, tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan, özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir sudur. Tapuya kayıtlı bir taşınmazda doğal yollarla sürekli olarak yeryüzüne çıkan su kaynak suyu olup taşınmaz malikinin mülkiyetindedir. Dolayısıyla özel su niteliğinde olan bu kaynak suyu taşınmaz malikinin mülkiyetinde olduğu için malikin tasarrufu altındadır ve kendisi kullanabileceği gibi başkası lehine irtifak hakkı da kurabilir. Türk Medeni Kanunu’nun m.756/2. Maddesi gereğince “Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar 2 üzerindeki hak bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur.” hükmü doğrultusunda bu irtifak hakkı tapuda düzenlenecek resmi senetle kurulur.
Özel su niteliğindeki su üzerinde irtifak hakkı tesisi yok ise üçüncü kişinin müdahalesi el atma niteliğine olup hukuka aykırıdır. Suya el atma, bir kişi veya kurumun su kaynaklarını izinsiz olarak kullanması, yönünü değiştirmesi, suya fiziksel müdahalede bulunması veya başkalarının suya erişimini engellemesi şeklinde olabilir. Arazi maliki, üçüncü kişinin suya el atmasını önlenmek için Asliye Hukuk Mahkemelerinde el atmanın önlenmesi talepli dava açabilecektir. Bu dava su kaynağının bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır.
El atma, hukuki niteliği itibariyle bir haksız fiildir. El atma fiili devam ettiği müddetçe elatmanın önlenmesi (müdahalenin men-i) davası her zaman açılabilir. Arazi sahibi, el atmanın önlenmesi davasında ortaya çıkan zararları nedeniyle TMK madde 757 uyarınca maddi tazminat da talep edebilecektir. Ayrıca malik TMK madde 758 uyarınca üçüncü kişiden eski hale getirme talebinde de bulunabilir.
Buna karşın kaynak suyu tapulu taşınmazdan çıkmıyorsa veya tapulu arazide olmasına karşın suni yollarla yeryüzüne çıkartılıyorsa genel sular niteliğindedir ve dolayısıyla kamu mülkiyetindedir. Yine kaynak suyu, kamu yararı oluşturacak kadar fazla çıkıyor ise arazi malikinin ihtiyacını karşılamaya yeterli kaynak suyundan fazlası özel mülkiyet konusu olmayıp genel sular olarak değerlendirilecektir. Neticede taşınmazdaki kaynak suyunda, suyun özel mülkiyete mi kamu mülkiyetine mi tabi olacağı hususunda önemli olan iki kıstas suyun debisi ve hangi yolla yeryüzüne çıkarıldığıdır.
Yeraltı suyu ise; 167 sayılı Yer Altı Suları Hakkında Kanun’un, terimleri düzenleyen 2.maddesinde “Yeraltındaki durgun veya hareket halinde olan bütün sulardır” şeklinde düzenlenmiştir. Yer altı sularının mülkiyeti hususu da aynı kanunun 1.maddesinde düzenlenmiş olup bu suların umumi sular olduğuna, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğuna yer verilmiştir. Mülkiyeti kamuda olan yer altı suları üzerindeki her türlü tasarruf hakkı devlettedir. Dolayısıyla kamuya mal edilen bu sulardan yararlanma hakkını herkes haizdir. Bu sular hiçbir şekilde özel mülkiyete konu edilemezler.
Her arazi maliki, arazisinde yeraltı suyu aramak ve bulduğu suyun ihtiyacı kadarından istifade etmek hakkına sahiptir. Tapulu taşınmazda çıkarılan yeraltı suyundan, kuyuyu açan kimse kendi ihtiyacı için olanı kullanabilir. Faydalı ihtiyacın miktarını, Devlet Su İşleri takdir ve tayin edecektir. Genel olarak yeraltı sularının denetlenmesi, araştırılması, gereğinde işletilmesi ve benzeri işler tamamıyla DSİ’nin görev ve yetkisine bırakılmıştır.
SONUÇ
Taşınmaz mülkiyeti; kullanılmasında yarar olduğu ölçüde arazinin üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Yine bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı olmak kaydıyla yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Kaynak suyu doğal yollarla sürekli olarak yeryüzüne çıkan sudur. Kaynak suyunun kökeni yeraltı suyudur ve taşınmaz malikinin mülkiyetindedir. Bir arazide doğal yollarla yeryüzüne çıkan ve arazi hudutlarını aşmayan debiye sahip sular özel sular niteliğindedir. Özel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamındadır. Dolayısıyla niteliği geeği kaynak suyu özel su olup 3 taşınmaz malikinin mülkiyetindedir. Mülkiyet hakkının verdiği yetkilerden tasarruf yetkisi gereğince malik bu suyu kendisi kullanabileceği gibi başkası lehine irtifak hakkı da kurabilir. Bu irtifak hakkı TMK m.756/2 gereğince tapu kütüğüne tescille kurulur. Eğer böyle bir irtifak hakkı tesisi yok ve üçüncü kişinin bu suya ilişkin haksız olarak el atması söz konusuysa malik bu el atmanın önlenmesi için el atma devam ettiği müddetçe elatmanın önlenmesi (müdahalenin men-i) davasını açabilir. Bu dava su kaynağının bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesinde el atma devam ettiği müddetçe her zaman açılabilir.
Tüm kaynak sularının özel su niteliğinde değerlendirmek hatalı olacaktır. Çünkü eğer kaynak suyu tapulu taşınmazdan çıkmıyorsa veya tapulu arazide olmasına karşın suni yollarla yeryüzüne çıkartılıyorsa genel sular niteliğindedir ve dolayısıyla kamu mülkiyetindedir. Yine kaynak suyu, kamu yararı oluşturacak kadar fazla çıkıyor ise arazi malikinin ihtiyacını karşılamaya yeterli kaynak suyundan fazlası özel mülkiyet konusu olmayıp genel sular olarak değerlendirilecektir.
Yer altı suları ise yeraltındaki durgun veya hareket hâlinde olan bütün sulardır. Bu sular umumi olup devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Genel su niteliğindeki bu sular taşınmaz mülkiyeti kapsamına dahil edilemez. Ancak her arazi maliki arazisinde yeraltı suyu aramak ve bulduğu suyun ihtiyacı kadarından istifade etmek hakkına sahiptir. İhtiyacın miktarını Devlet Su İşleri takdir edecektir.
Görüldüğü gibi özel sulardan olan kaynak sularında herhangi bir irtifak hakkı olmayan üçüncü kişilerin hukuka aykırı el atmalarının önlenmesi için el atmanın önlenmesi davası açılabilecektir. Bunun temel sebebi bu suların taşınmaz mülkiyetinin kapsamında yer almasıdır.
İlgili içeriğin video anlatımı ektedir.
https://www.youtube.com/watch?v=y9iraKjLHHA&t=23s

2B Arazileri Ve Anayasa Mahkemesi Kararı
Miras Sebebiyle İstihkak Davası

TAŞINMAZIN DEVRİ VEYA TAŞINMAZ ÜZERİNDE SINIRLI AYNİ HAK KURULMASINA İLİŞKİN ARABULUCULUK TUTANAKLARININ İCRASI

İHALENİN FESHİ DAVALARI

YENİ ARAZİ OLUŞMASI YOLUYLA TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİ KAZANMA / TMK m.708

6306 Sayılı Kanun’un 6. Maddesinin Anayasal Hak Ve Özgürlükler Açısından Ele Alınması

TAŞINMAZ KİRALAMALARINDA KİRAYA VERENİN HAPİS HAKKI

7445 Sayılı Kanun Ve Dava Şartı Arabuluculuk

ERKEN TAHLİYE’NİN KİRAYA VEREN VE KİRACI BAKIMINDAN SONUÇLARI

Aile Konutu

BORÇLUYA SATIŞ YETKİSİNİN VERİLMESİ VE İİK 135/2 KAPSAMINDA TAŞINMAZLARIN TAHLİYESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Anayasa Mahkemesi Kararı Sonrası Değer Artış Payı

Anayasa Mahkemesi’nin Hukuki Kamulaştırmasız El Atmalara Yönelik Önemli Kararına İlişkin Değerlendirme.

TRAMPA SÖZLEŞMESİ
