Yayınlarımız
Miras Sebebiyle İstihkak Davası
Av. Murat TEZCAN & St. Av. Merve TAYANÇ
A. GİRİŞ
Mirasbırakanın ölümü ile yasal ve atanmış mirasçılar terekeyi (Mirasbırakanın mal varlığına) kanun uyarınca kazanmaktadırlar. Buna rağmen; terekenin tamamı ya da bir kısmı mirasçılardan önce üçüncü bir kişinin haksız zilyetliği altında olabilme durumu her zaman mevcuttur. İşte böyle bir halin varlığı halinde yasal ve atanmış mirasçılar tarafından; terekenin tamamı ya da bir kısmını haksız bir şekilde fiili hakimiyeti altında bulunduran kişiye karşı söz konusu terekenin geri verilmesi amacıyla mirasçılıktaki üstün hak ileri sürülerek dava açılabilmektedir. Bu davaya ise miras sebebiyle istihkak davası adı verilmektedir. Türk Medeni Kanunun 637 vd. maddelerinde miras nedeniyle istihkak davası düzenlenmiştir. Kısaca tanımlamak gerekirse bu dava, zilyet olmayan mirasçının mirasçı olmayan zilyede karşı açtığı bir miras davasıdır.1 Açılan istihkak davası mirasçıların “mirasçı” sıfatını haiz olmaları nedeniyle açılan bir dava olup mirasbırakan tarafından geçen bir dava türü değildir. Makalede miras sebebiyle istihkak davasının hukuki niteliği ve esası incelenecektir.
B. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHAK DAVASININ KONUSU
Miras sebebiyle istihkak davası Türk Medeni Kanunun 637 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve mirasçıların açabildiği bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır. TMK’nin 637. Maddesinde “Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir.” Hükmü amir bulunmaktadır.
Söz konusu hükümleri incelediğimizde mirasçıların, terekeye ait malın veya terekenin zilyetliğinin başkasının elinde bulunması halinde mirasçılıktan doğan üstün hakkını kullanarak açtığı istihkak davası olarak tanım yapmamız mümkündür.
• Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2015/1903 E., 2015/6462 K. Sayılı ve 11.06.2015 Tarihli Kararında “Mahkeme davaya konu uyuşmazlığı miras nedeniyle istihkak olarak nitelendirip tazminata hükmetmiştir. Bir kimse terekenin veya terekeye giren bir malın mirasçısı olarak sahibi bulunduğunu ileri sürüp o terekenin veya o terekeye giren bir malın, terekeyi veya malı elinde bulunduran kimseden kendisine teslimini istediği ve davalı tarafından davacının miras hakkına itiraz edildiği hallerde Türk Medeni Kanunu’nun 637. maddesi hükmüne uygun bir miras sebebiyle istihkak davası söz konusu olur.” Şeklinde hüküm kurularak miras sebebiyle istihkak davasının tanımı yapılmıştır.
Miras sebebiyle istihkak davasının ayrıcalıklı bir dava türü olduğunu belirtmemiz gerekir. Zira dava için özel zamanaşımının düzenlenmesi, kesin yetkinin bulunması, ayrı bir ihtiyati tedbir düzenlenmesinin bulunması, kazandırıcı zamanaşımı müessesinin olmaması gibi özellikleri davanın adi istihkak davasına göre daha ayrıcalıklı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Miras sebebiyle istihkak davası, haksız olarak elde bulundurulan terekenin tamamının, bir kısmının veya ona dahil bir malın iadesi nedeni ile açılmaktadır. Bu davanın konusu mal ve yahut mallar terekeyi oluşturan her türlü değerden oluşmaktadır. Dolayısıyla davaya konu malların sadece taşınır/taşınmaz şeklinde düşünülmemesi ve alacak hakkı, fikri/sınai mülkiyet ürünlerin de mal kavramı içerisinde olduğu unutulmaması gerekmektedir. Yine bu mal varlığı değeri olarak kamulaştırma bedeli, sigorta bedeli gibi kavramların bulunduğunu da ifade etmek gerekmektedir.
Miras sebebiyle istihkak davası, miras hakkını koruyan, onun yaptırımını oluşturan bir davadır. Dava, bu temel amaç yanında konu ve kapsam itibariyle gerekirse, tazminat ödenmesi, sebepsiz zenginleşmenin geri verilmesi veya tapu kütüğünün düzeltilmesi gibi istemleri de içerebilmektedir.2
C. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ ÖZELLİKLERİ VE NİTELİKLERİ
1- Miras Sebebiyle İstihkak Davası Külli Bir Davadır.
Yasal veya atanmış mirasçı; miras sebebiyle istihkak davasında terekeye dahil bütün malların geri verilmesine isteme hakkını sahiptir. Buradan anlaşılması gereken şudur ki; her tereke malı için ayrı ayrı dava açılmasına gerek bulunmamaktadır. Davalının ayrı ayrı dava açması yerine, küllî nitelikteki tek bir davayı, miras sebebiyle istihkak davasını açması yeterlidir.
2- Miras sebebiyle istihkak davası, eda davasıdır. Aynı şekilde mutlak dava sıfatını da haizdir.
Bu dava ile mirasçı, üstün mirasçılık hakkına dayanarak mahkemeden, davalının haksız olarak elinde bulundurduğu terekenin veya tereke mallarının kendisine geri verilmesine karar verilmesini talep etmektedir. Dolayısıyla mahkemece yapılacak iş mirasçılık sıfatlarının tespitine ilişkin bir araştırma değil, davalının elindekileri iadeye zorlayacak bir eda hükmü kurmaktır. Mahkemece ancak ön sorun haline gelen mirasçılık sıfatına itiraz bulunması halinde buna ilişkin de bir hüküm kurulur.
Mirasçının tereke üzerindeki miras hakkı, mutlak bir haktır. Bu nedenle de açılan miras sebebiyle istihkak davası da niteliği itibariyle mutlak bir dava niteliğini haizdir.
D. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ FAYDALARI
Miras sebebiyle istihkak davası kanunda özel bir şekilde düzenlenmiş olup, sadece mirasçıların açabildiği özel bir istihkak davası olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bu nedenle de ayrıksı hükümleri bulunmakta ve bu hükümlerin davacı yararına olduğunu söylemekte fayda vardır.
1- Miras Sebebiyle İstihkak Davasında, davacı mahkemeden, davalının güvence göstermesi veya davaya konu şey taşınmazsa şerh konulmasını talep edebilme hakkına sahiptir.
Türk Medeni Kanununun 637. Maddesinin son fıkrasında “Hâkim, davacının istemi üzerine hakkın korunması için davalının güvence göstermesi veya tapu kütüğüne şerh verilmesi gibi gerekli her türlü önlemi alır.” Hükmü amirdir.
Bu bağlamda davacı, davalıdan güvence göstermesini isteyebileceği gibi, dava konusu taşınmaza tedbir konularak bunun tapu kütüğüne şerh edilmesini talep edebilmektedir. Her ne kadar maddede iki tür tedbire yer verilmiş olsa da bunlar tahdidi olarak sayılmamıştır.
Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki; madde lafzından anlaşıldığı üzere talep halinde mahkemenin takdir yetkisi bulunmamaktadır.
2- Davalı, Miras Sebebiyle İstihkak Davasında kazandırıcı zamanaşımını ileri sürebilme hakkını haiz değildir.
TMK’nin 638. Maddesinde “Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri süremez.” Hükmü amir bulunmaktadır. Buna göre 4 miras sebebiyle istihkak davasında davalı haksız zilyet tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri sürememektedir. Burada zamanaşımı yoluyla kazama yasağına konu olan zamanaşımı, olağan ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımıdır.
Dava konusu malın taşınır olması halinde TMK’nin 777. Maddesinde düzenlenen iyiniyetli bir şekilde beş yıl zilyetlik halinde mülkiyetin kazanılması durumu miras sebebiyle istihkak davasında bertaraf edilmiştir. Buna karşılık, kötü niyetli bir zilyedin terekeye dahil bir taşınırın mülkiyetini, zamanaşımı yoluyla kazanma imkanı zaten mevcut olmadığı için bu konuda bir sorun bulunmamaktadır.
Dava konusu ve terekeye dahil malın taşınmaz olması halinde de miras sebebiyle istihkak davasına ilişkin 10 ve 20 yıllık zamanaşımı süreleri içinde davalı, dava konusu taşınmazı zamanaşımı ile kazandığını öne sürememektedir. Burada iyiniyetli zilyedin davasız ve aralıksız bir şekilde 10 yıl zilyet olması halinde -yani olağan zamanaşımı ile- kazanması bertaraf edilmiştir. Yine aynı şekilde iyi niyetli olmayan zilyedin 20 yıl süre ile zilyet olması halinde de -olağanüstü zamanaşımı ile- davanın seyrini etkileyen bir sonuç ortaya çıkmayacaktır.
3- Miras Sebebiyle İstihkak Davasında ayni ikame ilkesi geçerlidir.
Miras sebebiyle istihkak davalarında ayni ikame ilkesi geçerlidir. Yani davalının haksız olarak elinde bulundurduğu tereke ya da tereke malının yerine başka bir kaim değer geçerse – kamulaştırma bedeli, sigorta bedeli gibi- bu değerler dava konusu olur ve davacıya iadesi sağlanır.
E. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Miras sebebiyle istihkak davasında görevli mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. Maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise; kesin yetki söz konusu olması nedeniyle, terekedeki mal ve hakların çeşidine bakılmasına gerek bulunmaksızın mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesi olarak belirlenmiştir.
F. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ TARAFLARI:
Miras sebebiyle istihkak davasında davacı sıfatına; davaya konu tereke veya terekenin malına zilyet olmayan yasal veyahut atanmış mirasçılar sahiptir. Belirtelim ki; mirasçıların 5 bu davaya açma hakları mirasçılıktaki üstün hakları nedeniyle bulunmaktadır. Nitekim Türk Medeni Kanunun 637. Maddesinde “Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir.” Şeklinde ifade edilerek hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla; mirastan çıkarma, mirastan yoksunluk, mirasın reddi gibi hallerin varlığında mirasçı sıfatını haiz olmayan kişiler bu davayı açamayacaktır. Aynı zamanda vasiyet alacaklısının da bu davayı açma gibi bir hakkı bulunmamaktadır.
• Mirasçı sıfatına sahip olmayan kimselerin açmış olduğu istihkak davasının hukuki niteliğinin “adi istihkak davası” olduğuna yönelik Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/615 E., 2018/5557 K. Sayılı ve 12.09.2018 Tarihli Kararında “Terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa, açılan dava adi istihkak davasıdır. TMK 639 maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin adi istihkak davasında uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mal mevcut olduğu sürece zamanaşımı yoktur.” Şeklinde ifadelere yer verilmiştir.
Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki; Miras ortaklığı (tereke) temsilcisi ile vasiyeti yerine getirme görevlisi, terekeyi veya tereke malını haksız olarak elinde bulunduran kimselere karşı miras sebebiyle istihkak davası açabilmektedirler. Yine bir mirasçının iflâsı halinde iflâs idaresi de, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir dava olmadığı için bu davayı açabilir. Nitekim;
• Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2013/19935 E. 2014/21566 K. Sayılı ve 24.11.2024 Tarihli Kararında “Bu durumda davacıların miras bırakan ...'ın terekesine dahil taşınmazın kamulaştırılması sebebiyle ödenen veya 3. kişilere satış yoluyla elde edilen haksız menfaatin iadesini mirası reddeden davacılar, değil terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi sonucu oluşması gerekli iflas idaresinin talep etmesi gerekir. Aynı şekilde de iflas idaresinin terekede hakları olmadığı halde doğrudan ödeme alan veya terekedeki malvarlığından yararlanan kişiler varsa alınanları masaya iade etmek üzere dava açması da mümkündür” şeklinde hüküm kurularak mirasçının iflası halinde, iflas idaresinin miras sebebiyle istihkak davasını açması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
2- Davalı
Miras sebebiyle istihkak davasında davalı taraf; davaya konu terekeyi ya da terekedeki bir malı haksız olarak elinde bulunduran kişidir. Miras sebebiyle istihkak davası malı elinde mirasçı sıfatı ile bulundurduğunu iddia eden veyahut malı elinde bulundurması için hiçbir sebep göstermeyen kimseye karşı açılmalıdır.
Önemle belirtmekte fayda bulunmaktadır ki; mirastan kaynaklı istihkak davası diğer mirasçılara karşı yöneltilememektedir. Zira davacının, mirastan kaynaklı istihkak davasını, mirasçı olmasından kaynaklanan üstün hakları sayesinde açtığı göz önünde bulundurulduğunu davalının da mirasçılık sıfatını ileri sürmesi pek tabii ki mümkün olacaktır. Dolayısıyla hem davalı hem de davacı aynı tereke üzerinde mirasçı olmalarından kaynaklanan üstün haklarını birbirlerine karşı kullanamamaktadırlar. Mirasçıların terekenin tamamını veya bir kısmını haksız bir şekilde fiili hakimiyetleri altına almaları halinde mirasçılar birbirleri aleyhine ancak mirası paylaşma ve daha sonrasında hala işgal devam ediyorsa da adi istihkak davası açabilmektedirler. Nitekim;
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2019/2793 E. Ve 2019/8511 K. Sayılı ve 10.12.2019 Tarihli Kararında “Terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa, açılan dava adi istihkak davasıdır. TMK 639 maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin adi istihkak davasında uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mal mevcut olduğu sürece zamanaşımı yoktur. Davacılar ve davalılar, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/366-1206 Esas, Karar sayılı verasete göre mirasçıdır. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinden uyuşmazlık bulunmadığından miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez. Mirasçılar arasındaki adi istihkakta zamanaşımı söz konusu olmaz." Şeklinde hüküm kurularak davalının mirasçı olması halinde davanın adi istihkak davası olduğu kabul edilmelidir.
• Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/4569 E., 2016/7092 K. Sayılı ve 13.03.2016 Tarihli Kararında; “Mirasçılar arasında elbirliği hali devam ettiği sürece birbirlerine karşı adi istihkak davası açılmasına gerek bulunmamaktadır. Çünkü mirasçılar bu durumda paylaşım davası açarak paylarına düşecek değerlerin kendilerine verilmesini talep edebilirler. 7 Somut uyuşmazlıkta davacılar ve davalı murisin alt soyudur. Davalılar, davada davacı tarafın mirasçılık sıfatına karşı koymamıştır. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinde bir uyuşmazlığın bulunmadığı hallerde, miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez. Uyuşmazlık Türk Medenî Kanununun 640 ve devam maddelerinde belirtilen mirasın paylaşılmasına ilişkindir. Paylaşma davalarında da sulh hukuk mahkemesi görevlidir. “ Şeklinde hüküm kurularak mirasçılar arasında miras sebebiyle istihkak davası olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
G. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASINDA ZAMANAŞIMI
TMK’nin 639. Maddesi, miras sebebiyle istihkak davalarında zamanaşımını ‘Miras sebebiyle istihkak davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyiniyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. İyiniyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresi yirmi yıldır.’ şeklinde düzenlemiştir.
Burada aslında belirtmekte fayda var ki; kanun lafzından söz konusu sürelerin hak düşürücü nitelikte olmadığı dolayısıyla hakimin resen göz önünde bulunduramayacağı ifade edilmektedir. Açılacak miras sebebiyle istihkak davasında davalıların zamanaşımı defini ileri sürmesi gerekmektedir.
Söz konusu madde hükmü incelendiğinde kanun koyucunun zamanaşımı bakımından davalının iyiniyetli olup olmadığına göre ayrım yaparak ayrı zamanaşımı sürelerine yer vermiştir. Buna göre ikili ayrım yaparak söz konusu madde hükmünü incelemekte fayda bulunmaktadır.
1- İyiniyetli Zilyet Bakımından Zamanaşımı
Davacının, miras sebebiyle istihkak davasını açabilmesi için, iyiniyetli davalının, tereke veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde dava açması gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki; davacının mirasçı sıfatını haiz olduğunu öğrenmesi ve davalının terekeyi veya tereke malını iyiniyetli olarak elinde bulundurması gerekmektedir. Bu iki şartın sağlanması anından itibaren bir yıllık süre içerisinde davanın açılması gerekmektedir. Sürenin geçmesi halinde davalı tarafından zamanaşımı defi ileri sürülmelidir. Zira yukarıda da bahsettiğimiz üzere bu süre hak düşürücü nitelikte olmadığından tarafların ileri sürmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle ise davacının miras 8 üzerindeki üstün hakkını öğrendiği ve tereke/terekeye ait malın zilyetliğinin davalıya ait olduğunu öğrenmesi üzerinden bir yıl geçmesiyle, mirastan sebebiyle istihkak davası zamanaşımına uğramaktadır.
On yıllık zamanaşımı süresi ise her halükarda yukarıdaki iki şart gerçekleşmese dahi davanın zamanaşımına uğrayacağı süreyi bildirmektedir. Bu sürenin başlangıcı ise kanuni mirasçılar için miras bırakanın öldüğü gün, atanmış mirasçılar için ise, eğer ki bu atama işlemi miras sözleşmesiyle yapıldıysa miras bırakanın öldüğü gün; vasiyetname ile yapıldıysa vasiyetnamenin açıldığı gün olacaktır.
2- Kötü Niyetli Zilyet Bakımından Zamanaşımı
Davalının kötü niyetli olması halinde ise 20 yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Kanun koyucu burada davacının kötü niyetli zilyede karşı daha fazla korunması gerektiği düşüncesiyle sürenin daha uzun olmasına karar vermiştir. Belirtmek gerekir ki; zamanaşımı süresinin başında veya içerisinde kötü niyetli olan davalı hakkında bir ve on yıllık sürelerin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Yirmi yıllık sürenin işlemeye başladığı tarih ise yasal mirasçılar için mirasbırakanın öldüğü gün; atanmış mirasçılar içinse vasiyetnamenin açıldığı tarihtir.
H. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ HÜKÜM VE SONUÇLARI
1- Davada İspat Yükü
Davacı tarafından açılan davada; öncelikli olarak mirasçılıkta üstün hak sahibi olduğunu, en yakın yasal ya da atanmış mirasçı olduğunu ispat etmesi gerekir. Bunun ispati mirasçılık belgesi, miras sözleşmesi, vasiyetname gibi delillerle sağlanabilmektedir. Davacı buna ek olarak davaya konu malların veya malın terekeye ait ve dahil olduğunu ispat emek zorundadır. Ayrıca, dava konusu terekenin veya tereke malının, davalının zilyetliğinde haksız bir şekilde bulunduğunu, bu nedenle de söz konusu değerlerin zilyetliğini henüz elde edemediğini ispat etmesi gerekmektedir.
Davalı tarafından ise; davacının mirasçılık sıfatının sona erdiği veyahut hakkının bulunmadığının ileri sürülmesi halinde bu iddianın ispat edilmesi gerekmektedir. Yine davalı tarafça; terekeye ve davaya konu malın zilyetliğinin haklı bir neden bulunmaktaysa bu hususun da ispat edilmesi gerekmektedir.
• Miras sebebiyle istihkak davasında ispat yükünün tersine çevrilmesi ile ilgili Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2015/14890 E., 2016/5928 K. Ve 16.05.2016 Tarihli Kararında “4721 sayılı TMK'nın 637. maddesine göre, yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Somut olaya gelince, davacı muris ...'e ait 49.280 TL'nin muris tarafından bankadan çekilerek davalı ...'a verdiğini, davalı ...'ın murise ait bu parayı murise ve muris öldükten sonra da mirasçılarına iade etmediğini iddia etmiştir. Davalı 23.01.2012 tarihli cevap dilekçesinde, belirtilen paranın kendisine ait banka hesabına yatırdığını kabul etmiş ancak daha sonra murise iade ettiğini savunmuştur. Davalı muristen dava konusu parayı aldığını kabul ettiğinden, geri verdiğini ispat yükü altındadır. İspat yükünün yer değiştirdiği nazara alınarak davalının muristen almış olduğu parayı iade ettiğine ilişkin savunması ve bu husustaki delilleri değerlendirilmek suretiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” Şeklinde kararı bulunmaktadır. Söz konusu kararda davalı tarafından söz konusu paranın terekeye ait olduğunu/mirasbırakan tarafından verildiği ikrar edilmiştir. Bu doğrultuda yüksek mahkeme tarafından ispat yükünün tersine döndüğünü ve paranın iadesinin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında davalının ispat yükü altında bulunduğu yönünde karar verilmiştir.
2- Davanın Hüküm Sonuçları
Davacı mirasçı, miras sebebiyle istihkak davasının kabulü halinde terekenin tamamını/ terekeye konu malı aynen geri almaktadır. Davalı, elinde bulundurduğu davaya konu malı aynen geri verebiliyorsa bu malın iadesi davacıya yapılmaktadır. Ancak terekenin mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda kapsamı ve miktarının değişme imkanı fazlasıyla mümkündür. Dolayısıyla davalı tarafından, haksız bir şekilde zilyet olduğu tereke malı her zaman elinde aynı şekilde kalmayabilir. Bu ihtimalin gerçekleşme olasılığı oldukça mümkündür.
Bu nedenle davaya konu malda eksilme yahut malın yerine artık başka bir şeyin bulunması durumunda, davalı artık söz konusu malı aynen iadeyi gerçekleştiremeyeceğinden dolayı, dava sonunda davalı, ayni ikame prensibi gereğince terekeden çıkan veya terekeye dahil olan değerleri davacıya vermekle yükümlü hale gelmektedir. İkame değerlere, mal değişim sözleşmesinde değiştirilen malın yerine geçen mal; satış sözleşmesiyle kamulaştırmada satış ve kamulaştırma bedelleri, sigortalı malin yok olması veya hasara uğraması halinde ödenen sigorta tazminatı, haksız fiilde de alınan tazminat örnek olarak gösterilebilmektedir.3
Önemle belirtmek gerekir ki; ikame değerlerin iadesinde davalının iyiniyetli olup olmaması sonucu değiştirmektedir. Ancak iyiniyetli davalının kötü niyetli davalıya oranla geri verme yükümlülüğünün daha dar kapsamlı olduğunu belirtmek gerekmektedir. Zira iyiniyetli davalı, davaya konu malı hakkı olduğunu düşünerek kullanabilme ve tüketme ihtimali bulunmaktadır. İşte böylesi bir halin varlığında iyiniyetli davalının söz konusu malın tüketilmesinden sorumlu olmayacağını belirtmekte fayda vardır. Ayrıca iyi niyetli davalı, davaya ve terekeye konu malı davacıya iade ederken yapmış olduğu zorunlu ve faydalı giderlerin kendisine tazmin edilmesini talep edebilmektedir. Türk Medeni Kanununun 994. Maddesi uyarınca iyiniyetli davalının tazmin talebi yerine getirilene kadar davaya konu malı elinde tutma hakkını haiz olduğunu da unutmamak gerekmektedir.
Buna karşılık kötü niyetli davalı, iyiniyetli davalıdan farklı olarak tükettiği yahut hasara uğratmış olduğu tereke mallarından dolayı sorumludur. Yine söz konusu maldan elde etmiş olduğu her türlü faydayı (kira gelirleri, ürün gelirleri vs.) davacıya iade etmekle yükümlüdür. TMK’nin 995. Maddesi gereğince de yapmış olduğu giderlerden sadece zorunlu olanları isteme hakkına sahiptir.
İ. MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ ADİ İSTİHKAK DAVASI VE TENKİS DAVALARINDAN FARKI
1- Adi İstihkak Davasından Farkı
Mirastan kaynaklı istihkak davası, miras hakkının ihlal edilmesi durumunda açılır. Adi istihkak davası ise, mülkiyete dayanan davadır.
Adi istihkak davası açılmadan önce veya sonra mahkeme tarafından talep üzerine ve şartları mevcutsa ihtiyati tedbir kararı verebilmektedir. Oysa miras sebebiyle istihkak davasında mahkeme davacının istemi üzerine hakkın korunması için davalının güvence göstermesi veya tapu kütüğüne şerh gösterilmesi gibi tedbirleri almalıdır. Burada hakime takdir yetkisinin tanınmadığını söylememiz gerekir. Adi istihkak davasının açılması için zamanaşımı süresi öngörülmediği halde miras sebebiyle istihkak davasında davanın açılması için zamanaşımı sürelerinin mevcut olduğu görülmektedir. Nitekim;
• Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2019/2793 E., 2019/8511 K. Sayılı, 10.12.2019 Tarihli Kararında “Terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa, açılan dava adi istihkak davasıdır. TMK 639 maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin adi istihkak davasında uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mal mevcut olduğu sürece zamanaşımı yoktur. Davacılar ve davalılar, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/366-1206 Esas, Karar sayılı verasete göre mirasçıdır. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinden uyuşmazlık bulunmadığından miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez. Mirasçılar arasındaki adi istihkakta zamanaşımı söz konusu olmaz.” Şeklinde hüküm kurularak hem mirasçılara karşı açılan istihkak davasının adi istihkak davası niteliğinde olduğu hem de miras sebebiyle istihkak davasından farklı olarak zamanaşımı sürelerinin mevcut olmadığı hüküm altına alınmıştır.
Adi istihkak davasında davalı tarafça kazandırıcı zamanaşımının bulunduğu iddia edilebilmektedir. Oysa miras sebebiyle istihkak davasında davalının kazandırıcı zamanaşımının mevcut olduğunu ileri sürmesinin imkanı bulunmamaktadır.
Miras sebebiyle istihkak davası külli bir dava olarak açılabildiğinde, terekeye dahil tüm mal varlığı değeri için tek bir dava açılabilmektedir. Bu nedenle adi istihkak davasının aksine her bir tereke malı için ayrı ayrı dava açılmasına gerek bulunmamaktadır. Miras sebebiyle istihkak davasında -adi istihkak davasından farklı olarak- terekede yer alan her türlü taşınır, taşınmaz mal ve fikri/sınai mülkiyet hakları, know-howlar davanın konusunu oluşturabilmektedir.
2- Tenkis Davasından Farkı:
12 Tenkis davasında istek, mirasçının zedelenen saklı payının ödetilmesine yöneliktir. Miras sebebiyle istihkak davasında ise talep zilyedinde olan terekeye dahil mal ve hakların tümden geri alınmasına ilişkindir.4
Tenkis davasını sadece saklı payı bulunan mirasçılar açabilmekteyken, miras sebebiyle istihkak davasını yasal ve atanmış mirasçılar açabilmektedir.
Tenkis davasında irs uyuşmazlığı sorun oluşturmadığı halde, miras sebebiyle istihkak davasında irs çekişmesinin bulunduğunu söylemek gerekmektedir.
J. SONUÇ
Miras sebebiyle istihkak davası yasal veya atanmış mirasçıların, mirasçılıktaki üstün haklarını ileri sürmeleri suretiyle terekeyi ya da tereke malını zilyetliğinde bulunduran kişiye karşı açmış oldukları bir istihkak davası türüdür. Bu davanın diğer istihkak davalarından ayrıksı bir şekilde düzenlenmiş olmasının sebebi az önce tanımda da bahsettiğimiz üzere mirasçılıktaki üstün haktır. Burada önemle belirtmekte fayda vardır ki; söz konusu açılacak dava mirasbırakan tarafından mirasçılara geçen bir dava türü olmayı mirasçıların sıfatından kaynaklanan bir davadır.
Mirasçılık nedeniyle istihkak davası davacıların yararına birçok unsuru ihtiva eden bir davadır. Zira davacının talebi halinde davalının güvence vermesi yahut taşınmaza şerh ettirilmesi gibi önlemler mahkeme tarafından alınmaktadır. Normal ihtiyati tedbir müessesinden farklı olarak mahkemenin takdir yetkisi bulunmamaktadır. Yine aynı zamanda davalıların -adi istihkak davasından farklı olarak- kazandırıcı zamanaşımı ile mülkiyeti kazandıklarını öne sürmeleri gibi bir imkanları bulunmamaktadır. Bütün bu faydalar göz önünde bulundurulduğunda mirasçılıktan doğan üstün hakkı olan kimselerin bu davayı açmaları yargılamada kolaylık sağlamaktadır.
Söz konusu davada görevli ve yetkili mahkeme ise mirasbırakanın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme olarak kesin yetki söz konusu olup terekedeki mal ve hakların çeşidine bakılmasına gerek bulunmaksızın mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesi olarak belirlenmiştir.
Mirasçılık nedeniyle istihkak davasının davacı sıfatını haiz olan kimse ise üstün hakkı olduğunu ileri süren mirasçıdır. Söz konusu davayı mirasçı sıfatına sahip olmayan kimseler açamamaktadır. Bu halde açılan davanın adi istihkak davası olduğunun kabulü gerekmektedir. Ayrıca önemle bahsetmek gerekir ki; bu davada mirasçılar davalı olarak gösterilememektedir. Zira kanun koyucunun amacı tereke ya da tereke malının üçüncü bir kişinin haksız zilyetliğinden terekeye dönmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla mirasçı olan kişilere karşı mirasçılık sebebiyle istihkak davası açılmamaktadır.
Adi istihkak davasından farklı olarak miras sebebiyle istihkak davasında kanun koyucu tarafından zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Burada zilyedin iyiniyetli olup olmadığına dair ayrıma gidilerek farklı zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Buna göre iyiniyetli zilyede karşı; mirasçılık sıfatının ve haksız zilyetliğin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl her halükarda 10 yıl içinde dava açılması gerekmektedir. Kötü niyetli zilyetler için ise kısa zamanaşımı süresi öngörülmeden 20 yıllık zamanaşımı belirlenmiştir. Burada önemle altını çizmekte fayda vardır ki; söz konusu süreler hak düşürücü süre olarak nitelendirilmemelidir. Dolayısıyla mahkeme tarafından resen dikkate alınmaz, davalıların zamanaşımını ileri sürmeleri gerekmektedir.
Davanın kabulü halinde – eda niteliğini haiz bir dava olması nedeniyle- davacı mirasçı, terekenin tamamını/ terekeye konu malı aynen geri almaktadır. Aynen iadenin mümkün olmadığı hallerde söz konusu tereke malının yerine geçen kaim değer davacıya iade edilmelidir. Buna örnek olarak kamulaştırma bedeli, sigorta tazminatı örnek olarak verilebilmektedir.
1. Eren Fikret, Miras Sebebiyle İstihkak Davası, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, s.1047
2. Eren Fikret, Miras Sebebiyle İstihkak Davası, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, s.1048
3. Eren Fikret, Miras Sebebiyle Davası, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, s.1060
4. Günay Erhan, Soru ve Cevaplarla Miras El Kitabı, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, s.326
İlgili içeriğin video anlatımı aşağıdadır.